Fazıl Say’ın Ada Müzik’ten çıkan ‘İlk Şarkılar’ albümü şiir ve müziği buluşturuyor… - November 11, 2013
Fazıl Say’dan Bir İlk Albüm ‘İlk Şarkılar’
Ünlü besteci ve piyanist 20 yıl önce bestelediği şiir üstadlarının şiirlerini Serenad Bağcan yorumuyla bir albümde topladı.
Fazıl Say’ın yirmi yıl önce bestelediği ve Ömer Hayyam’dan Nâzım Hikmet’e, Metin Altıok’tan Cemal Süreya’ya uzanan ünlü şairlerin şiirlerini bir araya getiren ‘İlk Şarkılar’ albümü Ada Müzik’ten çıktı.
Albümde yorumcu olarak yer alan Serenad Bağcan ile kayıtları gerçekleştiren Fazıl Say’ın ilk kez şarkılarının yer aldığı albüm Enka sponsorluğunda gerçekleştirildi.
‘İlk Şarkılar’ albümünde Nâzım Hikmet’ten “Memleketim”, Orhan Veli’den “Efkârlanırım” ve “İstanbul’u Dinliyorum”, Can Yücel’den ‘Sardunyaya Ağıt’, Metin Altıok’tan ‘Düşerim ve Bu Kekre Dünyada’, Cemal Süreya’dan ‘Dört Mevsim’, Pir Sultan Abdal’dan ‘Sordum Sarı Çiğdeme’, Ömer Hayyam’dan ‘Akılla Bir Konuşma’ ve Muhyiddin Abdal’dan ‘İnsan İnsan’ şiirleri yer alıyor.
Fazıl Say besteleriyle buluşan bu değerli şiirler, şiir ve müziğin bir arada olduğu farklı bir çalışma olarak sanatçının kariyerinde özel bir yerde duruyor. Projenin devam albümlerini de gerçekleştirmek istediğini belirten Fazıl Say önsöz yazısıyla bu çalışmanın kendisi için taşıdığı özel anlamı dinleyicilerle paylaşıyor.
Albümde Fazıl Say ve Serenad Bağcan’a, Çağ Erçağ (viyolonsel), Bülent Evcil (flüt), Pelin Halkacı Akın (keman), Aykut Köselerli (vurmalı sazlar), Hakan Güngör (Kanun) gibi önemli müzisyenler eşlik ediyor. Ayrıca Say’ın 2006 yılında kayıtlarını gerçekleştirdiği Muhyiddin Abdal’ın “İnsan İnsan” isimli şiirinde Cem Adrian, Güvenç Dağüstün, Burcu Uyar ve Selva Erdener albümde dikkat çeken solistler.
Fazıl Say’ın Önsözü:
Türkiye’deki Sanatseverler ile, bir yorumcu olarak yüzlerce- binlerce kez buluştum, klasik müziğin en mühim bestecilerinin eserlerini tüm Türkiye’de seslendirdim, bunun yanında kendi bestelerim, gerek piyano için, gerek Oratoryolarım (Nazım ve Metin Altıok) ve gerekse Senfonilerim (İstanbul Senfonisi, Mezopotamya ve Universe) ile pek çok konserde yine kitlelerle buluştuk.
En büyük merakım şiir okumaktır. Ben şairlerin arasında büyüdüm. Cemal Süreya, Metin Altıok babamın çok yakın dostlarıydı, amcam kadar yakınlardı, onların o yıllarda Ankara’da Tavukçu lokantasında uzun sohbetlerine hep şahit oldum, vakit geç olunca beni sandalyelerin üzerinde uyuturlardı. 1970’ler Ankara’sı… 7-8 yaşımdaydım.
Bu şairleri bestelemek benim için hep büyük bir zevk, büyük bir onur, büyük bir yaşam görevi olmuştur, şarkı albümlerim nice farklı şiir, nice farklı şairler ile devam edecektir.
Şunu söylemeliyim ki, yaklaşık 20 yıl önce bestelemiş olduğum bu şarkılarım ile Türk müzikseverlerinin karşısına çıkmak benim için “özel” bir durumdur. Bu gecikme için özür dilerim. Aynı şekilde; Bu şarkılarımın, ülkemizin en sevdiği müzik formu olan “şarkı” hususunda da, Türkiye’nin müziği açısından özel bir yere oturacağını ümit ediyorum.
Bu şarkılara uygun sesi – (yorumcuyu) bulmak çok uzun zaman aldı benim için. Çünkü sadece müziği değil, şiiri de mükemmel yorumlayabilen bir soliste ihtiyacım oldu, ve yıllarca aradığım sesi bulamadım.
1994 yılında şarkılarımı o yıllarda yaşadığım Berlin’de bestelemiştim, (birinci versiyonudur) Pınar Demirel ile şarkıları Almanya’da pek çok konserde seslendirmiştik. Pınar ile yolları ayırdıktan sonra, bu 20-30 şarkıdan Nâzım Hikmet’e ait olanlar 2001’de NAZIM ORATORYOSU’nun, Metin Altıok’a ait olanlar ise 2003’de METİN ALTIOK AĞITI’nın temellerini oluşturdu. Şimdi 10 şarkı derledik, Serenad Hanım’ı çok beğeneceğinizi ümit ediyorum.
İlk kez şarkılarımla sanatseverler ile buluşmaktan büyük mutluluk ve heyecan duyuyorum.
FAZIL SAY
İlk Şarkılar
I – Metin Altıok, Düşerim
II – Ömer Hayyam, Akılla Bir Konuşmam Oldu
III – Cemal Süreya, Dört Mevsim
IV – Metin Altıok, Bu Kekre Dünyada
V – Can Yücel, Sardunyaya Ağıt
VI – Pir Sultan Abdal, Sordum Sarı Çiğdeme
VII – Orhan Veli, Efkârlanırım
VIII – Orhan Veli, İstanbul’u Dinliyorum
IX – Nâzım Hikmet Ran, Memleketim
X – Muhyiddin Abdal, İnsan İnsan
SERENAD BAĞCAN
Bütün ailesi müzisyen olan sanatçı, çocukluğundan beri müzikle iç içedir. Koro ile bağı, Ankara Çocuk Korosu başlamış, TRT Ankara Radyosu Gençlik Korosu ile devam etmiştir. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunu olan Serenad Bağcan, üniversite döneminde de müzik çalışmalarına ara vermeden devam etmiştir. Şu anda profesyonel olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Çoksesli Korosu Alto sanatçısı olarak görev almaktadır. Anadolu Selen Oda Korosu, Orfeon Oda Koroları yurtiçi ve yurtdışında başarılı konserler vermiştir. Kimi zaman solo olarak da yer aldığı bu konserler, izleyici tarafından büyük övgü kazanmıştır.
Koro içerisinde alto grubunda yer almasına rağmen, solo partilere hakim olması, koro önünde zaman zaman solo partileri de seslendirmesini sağlamıştır. Eserleri yorumlarken içselleştirerek icra etmesi, yorumculuğunda ön plana çıkmış bir unsurdur. Uzun yıllar Klasik Batı Müziği tarzında eğitim alarak bu tarz korolarda yer almasına rağmen ailesinin geniş perspektifli müzik yapısından dolayı Türk Halk Müziği eserlerini de oldukça başarılı yorumlamaktadır. Bu iki türü sentezlemesi ile kendine has bir stil yaratmıştır. Müziğin pek çok türünde yazılmış şarkıları icra etmesi sebebiyle repertuvarı geniş bir yelpazeden oluşmaktadır.
Sanatçı halen Devlet Çoksesli Korosu’nda sanat yaşamını sürdürmektedir.
Biyografi: Mehmet San
Fazıl Say, Piyanist ve Besteci
“O, sadece dahi bir piyanist değil; şüphesiz kendisi 21. yüzyılın en büyük sanatçılarından birisi olacak.” (Le Figaro)
Beste yapmak, her zaman bir doğaçlama biçimidir: fikirler, müzik parçaları ve hayali şekillerle. Besteci ve piyanist Fazıl Say’ın sanatsal rotası ve dünya görüşü de işte bu açıdan yorumlanmalıdır. Bir besteci olarak öz-algısının temelini oluşturan estetik bakış açısı da, Cortot’un öğrencisi Mithat Fenmen ile piyano dersleri sırasında aşinalık kazandığı bu özgür formlardan gelir. Fazıl Say, yirmibeş yılı aşkın bir süredir, giderek daha materyalistleşen ve daha karmaşık şekilde yapılanan klasik müzik dünyasında eşine ender rastlanan bir şekilde hem dinleyiciler hem de eleştirmenlere dokunmaktadır. Bu sanatçıyla gerçekleşen konserler bambaşkadır. Çok daha direkt, daha açık, daha heyecan vericidirler; kısacası, doğrudan kalbe ulaşırlar. Aynı şey, besteleri için de söylenebilir.
Fazıl Say ilk eserini – bir piyano sonatı – henüz 1984 yılında, on dört yaşında, memleketi Ankara’da konservatuvar öğrencisiyken bestelemiştir. Gelişiminin bu erken aşamasında bestesini, keman ve piyano için “Siyah İlahiler / Schwarze Hymnen“ ve bir gitar konçertosu gibi, opus numarası verilmemiş birçok oda müziği eseri izlemiştir. Ardından, kendisine New York’ta Genç Konser Sanatçısı Seçmelerini kazandıran eserlerinden, Nasreddin Hoca’nın Dört Dansı’nı opus 1 olarak kabul etmiştir. Bu eser, özünde onun şahsi tarzının belirgin özelliklerini ortaya koyar: rapsodik, fantezivari bir yapı; çoğu zaman dansa benzer, senkopasyon kullanarak yapılan, değişken bir ritim; sürekli, canlı ve dinamik bir nabız ve kökeni çoğu zaman Türkiye ve komşularının halk müziklerine dayanan melodik fikir zenginliği. Bu açılardan bakılınca Fazıl Say, bir ölçüde Béla Bartók, George Enescu ve György Ligeti gibi, kendi ülkelerinin zengin müzikal folklorü üzerinde ilerleyen bestecilerin geleneğinde yer alır. John Cage ve hazırlanmış piyano eserlerinden aşina olduğumuz teknikleri kullandığı Kara Toprak (1997) adlı piyano eseri ile uluslararası alanda dikkatleri çekmiştir.
Bunun ardından Say, giderek büyük orkestral formlara dönmüştür. Nâzım Hikmet ve Metin Altıok’un şiir (ve biyografilerinden) aldığı ilhamla, solistler, korolar ve orkestra için, özellikle de Nâzım oratoryosunda olduğu üzere, Carl Orff gibi bestecilerin geleneğini sürdüren eserler bestelemiştir. Bu bestelerinde Say, modern Avrupa enstrümanlarının yanı sıra, kendi anavatanı Türkiye’den de kudüm, darbuka ve ney gibi enstrümanları sıklıkla ve özenle kullanmaktadır. Bu ise müziğe, onu kendi türündeki birçok benzer eserden ayıran bir renk katmaktadır. 2007 yılında aynı isimle bilinen ünlü masallardan esinlenen, ancak bir haremdeki yedi kadının kaderini anlatan “Harem’de 1001 Gece„ adlı Keman Konçertosuyla uluslararası arenada tekrar ilgi toplamıştır. Patricia Kopatchinskaja tarafından seslendirilen dünya prömiyerinin ardından bu eser birçok uluslararası konser salonunda seslendirilmiştir. Sanatçı birinci senfoni eseri olan “İstanbul Senfonisi”nin ardından, ikinci ve üçüncü senfonileri “Mezopotamya” ve “Universe” eserlerini tamamlayarak kayıtlarını yayınlamıştır.
Fazıl Say, Konzerthaus Dortmund’ta beş yıl süren misafir sanatçılığının sonunda, 2010 yılında prömiyeri yapılan ilk senfonisi “İstanbul,, ile daha da büyük bir başarıya ulaşmıştır. 2013 yılında Fazıl Say’a üçüncü Echo Klasik Müzik Ödülü’nü kazandıran İstanbul Senfonisi, WDR ve Konzerthaus Dortmund tarafından Ruhr. 2010 kapsamında ortak olarak sipariş edilmiş olup Boğaziçi’ndeki metropole ve milyonlarca sakinine coşkulu ve şiirsel bir hediye niteliği taşır. Aynı yıl, diğer eserlerinin arasında, “Boşanmak„ adlı (atonal prensiplere dayalı) Yaylı Çalgılar Dörtlüsü ve Salzburg Festivali için “Nirvana Yanıyor„ adlı piyano konçertosu ile Mecklenburg-Vorpommern Festivali için bestelenip prömiyeri Gábor Boldoczki tarafından gerçekleştirilen bir Trompet Konçertosu gibi sipariş eserlerin bestelenişine tanık oldu. 2011 yılında Schleswig-Holstein Müzik Festivali tarafından verilen sipariş üstüne Say, Sabine Meyer için İranlı şair Ömer Hayyam’ın hayatı ve eserlerini anlatan bir Klarnet Konçertosu yazmıştır. Fazıl Say’ın eserleri, günümüzün en tanınmış yayıncılarından, Schott of Mainz tarafından tüm dünyaya dağıtılmaktadır